Makaleler

Yayla

Danzut – Yazlık Köyü

Yayla, Biz tam bu isimle anarız onu. Eski ismi Danzut, yeni ismi Yazlık köyü. Buralarda önceden Ermeniler meskun idi. İsim oradan geliyor. Bayburt tapu sicil defterlerinde 1829 Osmanlı Rus harbinde Bayburt civarında Ruslara karşı savaşan Trabzon-Sürmene ilçesi eşrafından Çavuşzade Sekban-Seymen Ali sülalesine (bizde bu sülaleye mensubuz) dönemin padişahı 2. Mahmut tarafından hediye olarak verildi.

Yaylacılık eski Türk adetlerinin ( konar-göçerliğin) yerleşik hayata geçtikten sonra mevcut yapıya uyarlanmasıdır. Buralar yüksek ve otlakları olan yerler olduğundan yazları insanlar buraya gelip nemden, sıcaktan buraların kuru ve serin havasına sığınıyor. Bir kısmı da hayvancılık yapıyor. Bugün ise tamamen yazlık olarak kullanılıyor. Bir kısım aileler Sürmene ve yakın civarına has yayla peyniri yapar; lor peynirinin tuzlanması, kurutulup çuvallara basılıp suyunun sızdırılmasında ibaret. Ekseriyayla kuymak peyniri olarak kullanılıyor. Yaylamızın iklimi bu işe müsait olduğu için ismi; en iyisi burada yapıldığından yayla peyniri yanında Danzut peyniri olarak da adlandırılır.

Yazın çocukluğumuz burada geçerdi. Üç ay burada kalırdık okullar tatil olunca. Ama aklımız hep aşağıda (Sürmeneye aşağı derdik) kalırdı. Deniz orada, meyveler orada, çarşı ekmeği orada ( yani bügünki fırın ekmeği ki o gün ona bayılırdık. Yaylada bugün ki lavaş ekmek dediğimizi ekmek tandırlarda yapılırdı ve ekseri onu yerdik). Haftada bir araba gelirdi yaylaya aileler eksik gedik birde meyve sebze gönderirlerdi. Bazen çerçi dediğimiz gezgin küçük çaplı bakkallar da gelirdi. Haftada birde Bayburt’a inenlere sipariş verilirdi.

Ufak çaplı ticaret de olurdu burada. Bayburt’tan paket sakız sipariş edilir burada tek tek satardık. Bugün yollar yapıldığında Sürmene den yaylaya 2-3 saat civarında gidilebiliyor. Mesafe yaklaşık 90 km civarı. Ama arada dağlar olduğundan çok uzun zaman alırdı. Yollarda arabalarda bugün ki gibi değildi. Ben çocukluğumda Yolda bir gece yatarak geldiğimizi bilirim. Daha eskiler ise iki gece yatarmış. Yürümede gidenler olurdu oda iki gün sürerdi ama sadece hayvanlar bu şekilde götürülür ağırlıklar yine arabalarla gelirdi.

Yaylada geceleri de dışarda olurduk. Oyunlar çok oynanırdı fakat uzun olunca pek gelmeyi istemezdik. Burada sadece akrabalara ait bir yer olduğundan geceleri gençler ve kadınların bir kısmı dışarıda dolaşır. Hani tatil beldelerinde yazın insanlar sabaha kadar eğlenir ya burada da eskiden kalma oyunlar oynanır; kör ebe, Firar, Topal Fatma, eşim eşim seni süren kim, Eşim dağda ben bağda gibi. Oyun alanı ki ismi harmandır; eskiden buğdayların harmanlandığı bugünlerde insanların güneşlenip oynadığı düz çim alan. Tabi oyunun türüne göre alan değişir. Mesela Firar oynanırken, yaylanın tüm sathı maili oyun alanına dahildir.

Bugün yazlık olarak kullanılan yaylamızın başka özelliği de az kalınmasına rağmen villa türü evler çok yapılmış. Akrabanın gençlerinin kurduğu Çavuşzade derneği de buraya dahada işlerlik kazandırdı. Bir başka özelliği ise yaylalarda meşhur olan sis ve duman burada yoktur. Tabi en önemli özelliği de bizim yayladır. Her karesinde farklı hatıratımızı barındırır.

Eskiden burada hemen herkesin tandırı vardı ki, ekmek yapılırdı onda. Ayrıca yandığı zaman yemekte pişirilirdi. Birde akşamları soğuduğunda ayaklarımızı içine salar üstünü tandır yorganıyla kapatıp ısınırdık ama bugün nostalji oldu. Tandır yakmak işi yeni gelinler için zorlu imtihandı, daha yaşlılar ekseri becerirdi onu yakmayı.

Eskiden hayvancılık yapıldığından “tezek” dediğimiz; hayvan gübreleri yuvarlak bazende kare formuna getirilip kurutulur ve yakıt olarak kullanılırdı. Yukarıda zikrettiğimiz tandırlar hep onunla yanardı. Buralarda bazı evlerde soba vardı ki onların yakıtları da oydu. Ağaç, ormanlık yerler olmadığından hayvancılığa elverişli yerlerin yakıt türleri de o şekilde oluyor.

30.07.2014
Sürmene – Trabzon
Nazmi Emin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu