SeyahatlerAfrika

Kadın Firavun Hatşepsut ve Hz. Musa- Antik Mısır 5

Hatşepsut (MÖ 1508-1458) 

MÖ 1479 yılında Hatşepsut, eşi II. Thutmose öldükten sonra üvey oğlu III. Thutmose’un küçük olduğunu öne sürerek tahta geçti. Eski Mısır’da hükümdarlık ve yönetim işlerinin genellikle erkeklere özgü bir iş olarak kabul edildiği bir dönemde bu anlayışı yıkarak tahta geçen Hatşepsut meşruiyetini sağlamak için de kendisinin Tanrı Amon-Ra’nın kızı olduğunu iddia etmişti. Hatta erkek firavunlar gibi giyinmiş, törenlerde takma sakal bile takmıştı. Güçlü bir firavun imgesi çizen Hatşepsut yaklaşık yirmi iki yıl (MÖ 1479-1458) Mısır’ı yönetmiştir.

Genellikle geleneksel firavun kıyafetlerinde tasvir edilen Hatşepsut’un heykelleri, onun ilahi otoritesini ve tanrılarla olan bağlantısını sembolize eder. Duvar kabartmaları ise Hatşepsut’un ilahi doğuşuna ve onun başarılı seferlerine ilişkin sahneleri tasvir eder. Bu anlamda dikkate değer bir örnek, Hatşepsut tapınağındaki ünlü Punt-Somali kabartmasıdır. Bu sahne, Hatşepsut’un Mısır’ın müreffeh bir ticaret ortağı olan Punt-Somali ülkesine yaptığı keşif gezisini tasvir eder. Detaylı bir şekilde resmedilmiş olan bu deniz ticaretinde Hatşepsut, Kızıldeniz üzerinden Punt-Somali’ye mallar göndermiş ve oradan özellikle altın, tütsü ve tropikal ağaçlar gibi egzotik mallar getirtmiştir.

Hatşepsut Tapınağı’nda ve diğer bazı tapınaklarda, Hatşepsut ile üvey oğlu III. Thutmose arasındaki çekişmeler görülebilir. Gezi rehberinin ifadeleri ve Antik Mısır hakkında okuduklarımdan edindiğim bilgilere göre, Hatşetsup’un izleri ardılları tarafından yok edilmeye çalışılmıştır. Hatşepsut’un heykelleri kırılmış, bazı duvar kabartmalarına zarar verilmiş ve tarihten de adı silinmek istenmiştir. Hatta Hatşetsup’un Karnak Tapınağı’nda yaptırdığı dikilitaş görülmesin diye önüne duvar bile örülmüştür.

1822 yılında, arkeologlar Hatşepsut Tapınağı’nın bulunduğu yerdeki hiyeroglifleri çözerken Hatşepsut’un adını yeniden keşfetti.  Onun adını taşıyan ve genellikle üstü çizilmiş ya da bir erkek firavunun adıyla kaplanmış birçok yıkılmış anıtın kalıntıları bulundu. Böylece III. Thutmose’un verdiği zarar telafi edilip Antik Mısır’ın en güçlü kadınının hikâyesi yeniden gün yüzüne çıkarılmaya başlandı.

Hatşepsut Tapınağı

Burası, Mısır’daki en sıra dışı tapınaklardan birisidir. Yeni Krallık (MÖ 1550-1070) dönemindeki tapınaklar gibi yapımında kireçtaşı kullanılmıştır. Tapınak, kadın firavun Hatşepsut döneminde bir tepenin yamacına oyularak inşa edilmiş.

Tapınak üç terastan oluşmaktadır. Her teras boydan boya iki sıra sütunla donatılmış.

Girişte Hatşepsut’un iki dikilitaşın taşınmasını anlatan ünlü sahnesiyle dört ineği Tanrı Amon-Ra’ya sunmasını tasvir eden bir sahne var. Çok büyük olan bahçede sfenkslerden sadece iki tanesi günümüze kalabilmiş. Ayrıca Punt-Somali seferinden getirilmiş tropik ağaçlar da varmış fakat bugün sadece tütsü için kullanılan bir sakız ağacının küçük parçası kalmış.

İkinci terasa bir rampa ile ulaşılabiliyor. Bu kısmın güneyinde ünlü Punt-Somali gezisi rölyefi ve Tanrıça Hathor’un şapeli yer alıyor. Duvarlarda da Tanrıça Hathor inek olarak resmedilmiş. Tapınağın bu bölümünde, III. Thutmose Kraliçe’nin isimlerini sildirmiştir. İkinci terasın kuzeyinde, Hatşepsut’un Amon-Ra’nın kızı olarak ilahi doğumunu resmeden bir sahne bulunmaktadır.

Üçüncü terasa da bir rampayla çıkılıyor. Bu kattaki iki sıra sütunların bazılarının önlerinde Kraliçe Hatşepsut’un heykelleri yer alıyor. Burası en üst kat olduğu için büyük olan teras kısmı sütunlardan içeride tepenin yamacına kadar devam ediyor. Hemen tepenin yamacında Amon-Ra’ya adanmış tapınağın en kutsal odası bulunuyor. İlk yapıldığında kutsal odada Amon-Ra’nın altından heykeli varmış fakat diğer yerlerde olduğu gibi bu da çalınmış.

Dinî Metinlerle Arkeolojik Çalışmaların Karşılaştırılması

Son Mısır seyahatime giderken ve özellikle döndükten sonra Antik Mısır’ın peygamberleriyle ilgili yayınlanmış videolara rastladım. Bu programlarda, Kitab-ı Mukaddes ve Kur’ân’daki anlatılarla Mısır’daki arkeolojik veriler karşılaştırılıyordu. Özellikle Hz. Yusuf ve Hz. Musa’nın yaşadığı devirleri, onların başından geçen olayları arkeolojik verilerle ispata çalışılıyor. İlk baskısı 2024’de yapılmış Bülent Şahin Erdeğer’in yazdığı Antik Mısır Peygamberleri adlı kitabı izlediğim programlarda başlıca kaynak olarak kullanılmıştı.

Dinler tarihinin yakın ilişki içerisinde olduğu disiplinlerin başında arkeoloji gelmektedir. Kitab-ı Mukaddes arkeolojisi/Biblical Archaeology, bu iki disiplinin ortak çalışmasını ifade etmektedir. 19. yüzyıldan sonra gelişme gösteren bu dal, Kitab-ı Mukaddes’in sunduğu bilgilerin arkeolojik verilerle karşılaştırılması ve yorumlanması yöntemine dayanmaktadır. Buna benzer şekilde daha sonra Kur’ân arkeolojisi çalışmaları ortaya çıktı. Kur’ân Arkeolojisi, Kur’ân metninin belirleyici olduğu ve arkeolojik bulguların Kur’ân ölçüleriyle yorumlanması olarak tanımlanabilir. Erdeğer’in Antik Mısır Peygamberleri adlı kitabı da, yazarının ifadesiyle bir Kur’ân arkeolojisi girişimidir.

Antik Mısır’la ilgili okumalarımdaki amacım, Antik Mısır tarihini genel hatlarıyla kavrama ve gezilecek yerleri daha iyi anlayıp seyahatimle ilgili yazılar yazmaktan ibaretti. Kişisel gözlemlerimi aktarmaya çalıştığım yüzeysel bir yazıda kutsal kitaplar ve arkeoloji ilişkisine detaylı bir şekilde eğilecek değilim. Ayrıca bilgi birikimim de buna müsait değil. Çünkü bunu için çok geniş literatür taramasına ihtiyaç var. Fakat bu kapsamda Hatşepsut karakteriyle bağlantılı olarak bazı düşüncelerimi ifade etmeden de geçemeyeceğim. Hatşepsut, bu gezimde en çok etkilendiğim karakterlerin başında geliyor. Onun 20-22 yıllık iktidarı boyunca elde ettiği başarılar, onu Mısır’ın en büyük firavunları arasında yerleştirdi. Bundan dolayı Hatşepsut ile ilgili yazdıklarım dışında Hz. Musa ve Hatşepsut karşılaştırmasıyla ilgili birkaç cümle kurmak da isterim.

Erdeğer, Antik Mısır Peygamberleri kitabında, Kitab-ı Mukaddes ve Kur’ân’ın ittifak ettiği ve ayrıldığı konulara değinmektedir. Bunların başındaysa Yeni Krallık döneminde kullanılmaya başlayan “firavun” kelimesi meselesi gelmektedir. Kur’ân’da Hz. Yusuf dönemindeki krala melik denirken (Yusuf 12/50,51,54)[1], Hz. Musa dönemindeki krala firavun denmektedir. Halbuki Kitab-ı Mukaddes’te her iki dönem için de firavun ifadesi kullanılmaktadır. Antik Mısır ile ilgili okuduğum hemen her yazıda firavun kelimesinin Yeni Krallık’tan (MÖ 1550) itibaren kullanıldığı ısrarla vurgulanmaktaydı. Buradan hareketle, Hz. Musa’yı Yeni Krallık döneminde aramak doğru bir yöntem oluyor.

Firavun kelimesinin kullanılmasının esas amacını Hatşepsut’a dayandıranlar da var. Toby Wilkinson Eski Mısır adlı eserinde konuyu şöyle ele alıyor:

“Eski Mısır’da hüküm sürmek genellikle bir erkek işi olduğundan kullanılan unvanlar ona göreydi. Hatşepsut bir kadın olarak kendini iki ülkenin hanımefendisi (efendisi yerine) diye tanımlayarak kadın unvanlar kullandı. Hatşepsut’un danışmanları bu mevcut duruma kalıcı bir çözüm bulmak için yeni bir ifade ortaya attı: Saray-büyük ev manasına gelen “peraa-firavun” (yani “büyük hanedan”) terimi artık sarayın başlıca sakinleri içinde kullanılmaya başlandı. Böylece peraa-firavun Antik Mısır hükümdarlarının tek unvanı haline geldi.” (s. 290)

Wilkinson’ın iddiasını destekleyen benzer ifadelerin İslam Ansiklopedisi’nin firavun maddesinde de yer aldığını ifade edip başka bir bahse geçelim.

Hz. Musa’yı Evlat Edinen Hatşepsut mu?

Antik Mısır Peygamberleri kitabındaki iddiaya göre[2] Kraliçe Hatşepsut Hz. Musa’yı evlat edinir ve ona Senemnut adını verir. Çünkü Hatşepsut’un gençliğinde çocuğu olmamış, çok sonraları da Neferure adında bir kızı olmuştur. İlginçtir ki Hatşepsut, Senemnut’u vârisi olarak yetiştirirken Senemnut bir anda ortadan kaybolmuş ve resmî kayıtlarda hiç izine rastlanmamıştır. Halbuki Senemnut’un kucağında Hatşepsut’un kızı Neferure ile yapılmış heykelleri vardır.[3]  Ayrıca Senemnut’a ait bir mezar odası da yapılmış.  Ne var ki bu mezar odası boştur. Bu olağan dışı ortadan kayboluş Hz. Musa’nın hikâyesiyle uyumlu görünmektedir.

Başka kaynaklarda Senenmut, Hatşepsut’un mimarı ve kızının özel hocası olarak tanıtılır. Onlara göre Hatşepsut saltanatının sıra dışı bir boyutu vardır; bu da Senenmut’a tanınan o zamana kadar görülmemiş ayrıcalıklardır. Böyle birisinin bir anda ortadan kayboluşuna anlam verilemediğinden bu olay dönemin karanlık bir noktası olarak görülüyor. Bu kadar yakınlığın sebebinin bir gönül bağı olduğunu iddia edenler olduğu gibi, bunu hanedana sıra dışı yakınlığın bedeli (“kurb-i sultan ateş-i suzandır”) olarak izah edenler de vardır.

Antik Mısır Peygamberleri kitabında[4] Senenmut’u sahiplenen Hatşepsut’un isminin öldükten sonra krallar listesinden çıkarıldığı ve duvarlardaki isminin kalıntılarının da silindiği ifade edilmektedir. Hatta mumyası dahi krallar mezarlığında değil de başka bir yerde bulunmuştur. Bu uygulama Antik Mısır tarihinde sadece Hatşepsut ve ondan yaklaşık yüz yıl sonra yaşayan Akhenaton’a[5] (MÖ 1350’li yıllar) reva görülmüştür. Yazar, Hatşepsut adının tarihten silinmek istenmesinin başlıca sebebinin onun Senemnut’a -yani Hz. Musa’ya- sahip çıkması olduğunu iddia ediyor. Buna karşılık bu olayı, III. Tuthmoses’in hakkı olan krallık makamına Hatşepsut tarafından el koyulması sonucunda oluşmuş bir tepkinin neticesi olarak gören araştırmacılar da vardır. Bu açıklamalar oldukça ikna edici görünmekle birlikte bu kadar başarılı ve güçlü bir kadın profilinin ardıllarınca hazmedilememesinin de onun adının tarihten silinmek istenmesinde etkili olduğu kanaatindeyim.

Hz. Musa Dönemindeki Firavun II. Tuthmose mi?

Yukarıda çokça alıntı yaptığımız Antik Mısır Peygamberleri adlı kitabında Bülent Şahin Erdeğer, Hz. Musa’nın Hatşepsut döneminde saraya alınması konusunu şöyle değerlendiriyor:

“Kur’an’da firavunun karısı diye belirttiği için Kur’an’a göre II. Thutmose devrinde Hz. Musa’nın sepette bulunmuş olması gerekiyor çünkü Hatşepsut aynı zamanda II. Thutmose’nin karısıdır. Yani anladığımıza göre köle yapılan İsrailoğullarının erkek çocuklarını öldüren ancak Hz. Musa’yı saraya aldıran II. Thutmose’dir” (s. 195)

Aynı kitabın 194. sayfasında, II. Thutmose’nin saltanatının ilk yılına ait Asvan Yazıtı’nda[6] onun erkek çocukları öldürdüğü yazıyor. Bundan dolayı bu olayı, Hz. Musa’nın bu dönemde saraya alınmasına en önemli delil kabul ediyor. Yazar, bu iddiasını katıldığı yayınlarda daha derinlemesine irdeliyor.[7]

Yukarıda bahsedilen Asvan Yazıtı’ndaki olayın tarihteki karşılığı ise şu şekildedir: II. Thutmose’nin taç giyme töreni esnasında veya krallığının ilk yılında Nübye bölgesi-Güney Mısır’daki Kuş Krallığı- baş kaldırmış. Bu bölgeye hemen askerî harekata girişen II. Thutmose, bütün Nübyeli erkelerin kılıçtan geçirilmesini ve Kuşi şeflerinden yalnızca birisinin oğlunu Mısırlılaştırılmak üzere saraya alınmasını emretmiş[8] (Eski Mısır s. 286-87). Zaten Asvan Yazıtı, Antik Mısır Peygamberleri adlı kitaba göre de[9] Kuş’a karşı güneydeki bir sefer hakkındadır. Dolayısıyla Kur’ân’da geçen İsrailoğullarının erkek çocuklarının öldürülmesiyle[10] ilgili değildir.

Kanaatimce, Hz. Musa’nın II. Tuthmose devrinde saraya alınmasının kanıtı olarak Asvan Yazıtı’nın gösterilmesi fazlasıyla zorlama bir yorumdur. Çünkü bu yazıtta bahsedilen öldürülen erkek çocukları, Mısır’ın en güneyindeki Kuşi Hanedanlığına ait çocuklardır; İsrailoğullarının erkek çocukları değildir.

Antik Mısır Peygamberleri adlı kitapta, Hz. Musa’ya verilen asânın yılana dönüşmesi, parıldayan el, denizin yarılması gibi işaret-mucizelerden de bahsediliyor ve bu bahsedilen işaretlere Antik Mısır’dan deliller getiriliyor. Ama seyahatim sırasında eserlerini gördüğüm ve en çok etkilendiğim kadın firavun Hatşepsut kısmıyla ilgilendiğimden bu kadarla iktifa ettik.

-https://kuran-ikerim.org/meal/diyanet/yusuf-suresi

-https://www.tarihpedia.com/misir_firavun_hatshepsut/

-https://arkeofili.com/misirda-kadin-firavuna-ait-bir-tapinak-hatsepsut-tapinagi/

https://cars-scanner.com/blog/tr/egypt/architectural-marvels-inside-the-temple-of-hatshepsut

https://arkeofili.com/antik-misirin-en-guclu-kadin-hukumdari-hatsepsuttu/

https://www.tarihpedia.com/misir_firavun_thutmose2/

https://www.britannica.com/biography/Thutmose-II

-https://www.perspektif.online/bilim-ve-dinin-kesisme-alaninda-kuran-arkeolojisi/

-Ali Narçın, A’dan Z’ye Mısır, Ozan Yayıncılık, 2013 İstanbul.

-Bülent Şahin Erdeğer, Yeni Arkeolojik Bulgular ışığında Antik Mısır’ın Peygamberleri, Timaş Yayınları.

-Dost Görsel Gezi Rehberleri, Mısır, Dost Kitabevi Yayınları, 2006 Ankara.

-Ömer Faruk Harman, Firavun, TDVİA 13. Cilt, 1996 İstanbul.

-Ömer Faruk Harman, Musa, TDVİA 31. Cilt, 2020 Ankara.

-Toby Wilkinson, Eski Mısır, çeviri: Ümit Hüsrev Yolsal, Say Yayınları, 2013 İstanbul


[1] https://kuran-ikerim.org/meal/diyanet/yusuf-suresi.

[2] Bkz. s. 340.

[3] Bkz. s. 204.

[4] Bkz. s. 205.

[5] Antik Mısır tanrılarını reddedip tek tanrıya-Aton’a inandığı için kafir diye anılan firavun.

[6] “Ben yaşadığım sürece, Ra beni sevdiği için, tanrıların efendisi babam beni övdüğü için, hiçbir erkeği hayatta bırakmayacağım”… Majestelerinin ordusu bu yabancıları devirdi, majestelerinin emrettiği tüm kurallara göre her erkeğin canını aldılar; Kuş prensinin çocuklarından birinin, ev halkıyla birlikte tutsak olarak majestelerine canlı getirilmesi dışında…

[7] Pelin Çift ile Gündem Ötesi 444. Bölüm @trt1 29.12.2024

[8]https://www.tarihpedia.com/misir_firavun_thutmose2/, https://www.britannica.com/biography/Thutmose-II

[9] Bkz. s.194.

[10] Bakara, 2/49; A‘râf, 7/141; İbrâhîm, 14/6; Kasas, 28/4

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Language »