
Asvan
Mısır’ın en güney sınırında yer alan Asvan’ın nüfusunun önemli bir kısmı Nübyelilerden[1] oluşur. Nil’in en büyüleyici yerine kurulmuş Asvan’da çöl nehrin hemen dibine kadar gelmiştir. Ayrıca nehrin içerisinde de adalar yer almaktadır.
Asvan civarında, adını buradan alan dünyanın en büyük çatlaksız ve damarsız siyenit (pembe granit) bloklarının çıkarıldığı ünlü taş ocakları bulunmaktadır. Halen dünyanın çeşitli şehirlerinde bulunan dikili taşlar, Ayasofya ve Süleymaniye’de kullanılmış olan yekpare Mısır sütunlarının bazıları bu taş ocaklarından kesilen bloklardan yontulmuştur. Bu ocakların İslâmî dönemlerde özellikle değirmen taşı yapımı için işletildikleri bilinmektedir.

Şehrin karşısında ve nehrin ortasında meşhur Nübye fildişlerinin pazarlandığı Fil Adası yer almaktadır. Bu adada ayrıca bir de nilometre bulunmaktadır. Aslında Luksor’a kadar ziyaret ettiğimiz yerlerde de nilometrelere rastlamıştık. Önceki yazımda değindiğim gibi bu nilometreler sayesinde Nil’in yıllık debisi ölçülür ve vergiler bu ölçüm dikkate alınarak hesaplanırdı.
Asvan Barajı ve Nasır Gölü
Asvan’da Nil nehri üzerinde İngilizler tarafından 1902’de yapılan ilk barajdan sonra, 1960-1970 yıllarında eski barajın 6 km. güneyinde Ruslar tarafından yeni bir baraj daha inşa edilmiştir. Bu barajın inşası sebebiyle yaklaşık 90.000 Mısırlı ve Sudanlı başka yerlere nakledilmiş ve UNESCO tarafından başta Ebu Simbel tapınakları olmak üzere pek çok tarihî eser güvenli yerlere taşınarak sular altında kalmaktan kurtarılmıştır. Nil’in sularının kesilmesiyle oluşan göl ise Mısır topraklarında 320 kilometre, Sudan topraklarında ise 160 kilometre olmak üzere toplam 480 kilometre uzunluktadır. Nasır Gölü adını alan bu yapay göl, o dönemde insan eliyle yapılmış en büyük göl olarak kayıtlara geçmiştir.

Bitmemiş Dikilitaş
Asvan’ın yakınında, güneydeki eski bir granit yatağında Yeni Krallık (MÖ. 1550-1069) döneminden kalma, yatağından tam çıkarılmamış dev bir dikilitaş uzanır. Bu dikilitaş şayet tamamlanabilseydi yaklaşık 1200 ton ağırlığında ve 41 m. yükseklikte olacaktı. Üç tarafı yataktan çıkarıldıktan sonra bir kusuru tespit edilen bu taşın ana kayaya bağlanan son tarafı çıkarılmadan bırakılmıştır. MÖ 15. yüzyılda Kadın Firavun Hatşepsut’un saltanatında yontulduğu tahmin edilen bu dikilitaş bugün yaklaşık 3500 yaşındadır.
Antik Mısırlılar için dikilitaşlar, ölüleri anmak, firavunları temsil etmek ve tanrılarını onurlandırarak onlara saygı duyulmasını hatırlatmak amacıyla dikilen bir anıt niteliğindeydi. Bu eşsiz sütunlar, firavunlar tarafından güneş tanrısı Ra’nın onuruna dikilirdi. Çağlar boyu popülerlik kazanan bu sütunlar zamanla dünyanın dört bir yanına yayıldı. Özellikle Roma döneminde dikilitaşlar imparatorluğun önemli merkezleri olan Roma ve Konstantinopolis/İstanbul gibi önemli şehirlere dikildi. Bugün Sultanahmet Meydanı’ndaki dikilitaş o dönemin eseridir. Paris, Londra ve New York’taki dikilitaşlar ise 19. yüzyılda buralara dönemin Mısır krallığı tarafından hediye edilmiştir.

Nübye Köyü
Antik Mısır’dan günümüze kalan hemen tüm eserlerden aşinası olduğumuz o kerpiç renk bu köyde yok. Çünkü bu köy rengarenk. Adeta buraya ait değilmiş gibi… Gökkuşağının tüm renklerine boyanmış olan bu köyde yaşayanlar hem bugünkü hem de antik dönemdeki Mısırlılardan farklı bir halk. Tenlerinin rengi kuzeydeki Mısırlılara göre daha koyu ve kendilerine özgün bir dilleri de var.

Philae Tapınağı
Bu tapınak Antik Mısır’ın en önemli tanrıçası İsis adına yapılmıştır. Mısır’ın incisi olarak bilinen Philae Tapınağı, ana İsis Tapınağı haricinde birden fazla tapınaktan oluşan bir kompleksidir. İçerisinde Horus, Hathor ve Imhotep tapınakları da yer almaktadır.
Firavunlardan Roma imparatorlarına kadar uzanan çeşitli dönemlere ait anıtlar neredeyse bulunduğu adanın tüm alanını kaplıyor. Kompleksteki en eski yapı, MÖ 380-362 yılları arasında I. Nectanebo döneminde İsis adına inşa edilen tapınaktır. Diğer kalıntılar ise çoğunlukla Ptolemaios döneminden (MÖ 305-30) kalmadır. Tapınaktaki esas yapıların inşasına, kral II. Ptolemy’nin saltanatı döneminde başlanmış, diğer Ptolemik krallar tarafından ana tapınağa ilaveler yapılıp zenginleştirilmiştir. Tapınak Antik Mısır’ın en geç döneminde (MÖ 4. yüzyıl) yapılmasına rağmen Yeni Krallık Dönemi (MÖ 1550-1069) tapınakları stilindedir.

Bu tapınak kompleksi Nasır Gölü içinde yer alan Agilika Adası’ndadır. Tapınağın asıl yeri aslında bu ada değildir. 1902 yılında ilk Asvan barajı yapılınca tapınak su altında kalmış ve birçok ülke tapınağı korumak için seferber olmuştu. 1971 yılında UNESCO’nun iş birliğinde, ilk olarak tapınağın etrafına geçici bir baraj inşa edilerek etraftaki sular kurutuldu. Hassas bir şekilde sökülen tapınak parçaları daha sonra Philae Adası’ndan Agilika Adası’na götürülmüş, yeni yerinde bütün taşlar numaralarına göre ilk halindeki gibi yerleştirilerek aslına uygun olarak inşa edilmiştir. Taşıma ve yeniden inşa sürecinde son derece titiz davranıldığından olsa gerek bu işlem yaklaşık dokuz yıl sürmüş ve Philae Tapınağı nihayet 1980 yılında yeniden açılabilmiştir.

Bu gezimizdeki en keyifli yolculuğu Nil boyunca yaptım. İkincisiyse Asvan’dan Philae Adası’na yaptığımız kısa yolculuktu. Adaya yakın iskele teknelerle doluydu. Ekseri nehrin içinde küçük adaların olduğu Nil Nehri fotoğraflarına benzer bir manzarayla adaya geldik. Burası, bence Nil’in en büyüleyici yerlerinden biriydi.
Kom Ombo Tapınağı
Milattan önce 2. yüzyılda Ptolemaios Hanedanlığı döneminde yapılan Kom Ombo Tapınağı Asvan’dan Luksor’a doğru 50 km kuzeydedir. Seyahatimizin ikinci günü akşamı saat yaklaşık 20:00’de Kom Ombo’ya geldik. Nil vadisi üzerinde gemilerin uğradığı bu tapınaklarda mesai kavramı sanırım farklı. Biz buradan yaklaşık 21:30 gibi ayrıldığımızda bile hâlâ ziyaretçiler vardı.

İki rakip tanrı olan timsah-başlı tanrı Sobek ve şahin-başlı tanrı Horus’a adanmış bu tapınak iki tanrıya birden adandığı için mimari olarak bir ana eksen üzerinde iki simetrik bölüme ayrılmıştır. Tapınağın batı tarafı tanrı Horus’a doğu tarafı ise tanrı Sobek’e aittir.

Tapınağın sol tarafı, zafer tanrısı Horus’a tahsis edilmiştir. Horus iyi bir doktor olarak bilinirdi. Zamanla tapınak ünlü bir şifa bulma yeri ve büyük bir hac sitesi haline gelmiştir. Şifa kültü gelişmiş ve tapınak çoğu hastalar için tedavi ve yardım yerine dönüşmüştü.
Burada bu tıbbı işlemler rahipler tarafından yapılmıştır. İç tarafta, tapınağın arka duvarında, dikkate değer bir sahne tasvir edilmiştir. Burası tıbbi ve cerrahi araçların çizilip gösterildiği bilinen ilk yerdir. Bu cerrahi aletler oturmuş bir tanrıya sunulmaktadır. Burada, cerrah bıçağı, vakum kapları, kemik kesme aleti ve diş aletleri tasvir edilmiştir.
Tapınağın başka bir duvarındaysa uzun listeli takvimler yer almaktadır. Burada tapınaktaki çeşitli tanrılara tahsis edilmiş festivaller hakkında bilgi verilir. Buradaki takvime göre, bir yılda üç mevsim vardır. Bunlar sel, ekim ve hasattır. Bir ay üç hafta ve her hafta da on gündür.

Nil boyunca ziyaret ettiğimiz tapınaklarda olduğu gibi burada da nilometre vardı ve buradaki nilometre şimdiye kadar gördüklerimin en iyi durumdakilerinden biriydi.
Artık günümüzde rastlamasak da bir zamanlar bu sular timsahlarla doluydu. Onları kızdırmamak için her yıl bir timsah seçilip ona krallar gibi hizmet edilirmiş. Buranın en önemli tanrısı olan timsah başlı Sobek’e ibadet etmenin bu tehlikeli sularda yaşayan Mısırlıları koruyacağına, timsahları uysallaştıracağına inanılırmış. Bu sebeple olsa gerek tapınağın civarında timsah mumyaları bulunmuştur. Bugün bu mumyalar tapınağın yanında bir müzede muhafaza edilmektedir.
Balkanların en önemli dervişi Sarı Saltuk (Ölümü 1297-98) hakkında 15. yüzyılda yazılmış Saltukname’de, dervişin Mısır maceralarında timsahlarla mücadele ettiği anlatılır. Demek ki Nil nehrindeki timsahlardan korunma meselesi Antik Çağ’da olduğu gibi Orta Çağ’da da önemliymiş.
Edfu-Horus Tapınağı
Seyahatimizin üçüncü günü sabahı uyandığımızda gemimiz Edfu’da demirlemişti. Burası Asvan ile Luksor’un ortasında bir yer olup antik zamanların gelişmiş bir şehriydi. Buradaki Horus Tapınağı, Edfu şehrindeki en önemli tapınak olup çok iyi korunmuş ve dekore edilmiştir. Tapınağın ikinci ara dönemde (MÖ 1648-1550) inşa edildiği tahmin edilmektedir. Fakat şimdiki tapınak, Ptolemik dönemden kalmadır. III. Ptolemy (MÖ 237) zamanında yapımına başlanan tapınak, IV. Ptolemy saltanatı zamanında bitirilebilmiştir. Tapınağa diğer Ptolemik krallar ve Roma İmparatoru Augustus tarafından ilaveler yapılmıştır. Bu tapınaktaki kitabeler, rölyefler ve ilave yapıların yapımı 180 yılı bulmuştur.

Tapınağın girişinde sağlı sollu iki adet şahin başlı Tanrı Horus heykeli yer almaktadır. Avlunun kuzey duvarında, aşk, güzellik ve müzik Tanrıçası Hathor ve Horus’un ilahi evlilikleri gösterilir ve bu her yıl iki kere kutlanırdı. İlki Dendera-Hathor Tapınağı’nda, ikincisi de Edfu Tapınağı’nda. Hathor’un Dendera’dan Edfu’ya olan gezisi ya da tam tersi, bu duvarlarda resmedilmiştir.
Tapınağın birçok duvarına savaş sahneleri ve ölüm ritüellerine ait sahneler yapılmıştır. Bu savaş sahneleri Horus ile amcası kaos Tanrısı Seth arasında geçmektedir. Çünkü burası efsaneye göre Tanrı Horus ile babası Osiris’i öldüren amcası Seth’in savaştığı yerdir. Bu savaş Horus’un zaferiyle sona ermiş ve tacı o giymiştir.

Bu tapınakta dikkatimizi çeken bir husus da kabartma resimlerin bir kısmının kazınmış olmasıydı. Antik Mısır tapınaklardaki altından yapılmış heykellerin çalınması oldukça yaygındır. Buradaysa altın suyuyla yapılmış tüm kabartmaların boyaları kazınmış.
Tapınaktaki dikkate değer yapılardan birisi de diğer tapınaklarda da karşılaştığımız nilometredir. Burası, bir şapel gibi yapılıp gökyüzünün ve cennetlerin Tanrıçası Nut’a tahsis edilmiştir.
-https://arkeofili.com/antik-misirin-unlu-dikilitaslarindan-neden-misirda-cok-az-var/
-https://gezen1kadin.com/asvan-gezilecek-yerler-ve-gezi-rehberi/
– https://misirmimarliktarihi.wordpress.com/2020/11/12/iki-rakip-tanriya-adanmis-tapinak-kom-ombo/
– https://www.tarihpedia.com/misir_tapinak_edfu/
– https://www.tarihpedia.com/misir_tapinak_komombo/
– https://www.tarihpedia.com/misir_tapinak_philae/
-İdris Bostan, Asvan, TDVİA 3.cilt, 1991 İstanbul.
-Dost Görsel Gezi Rehberleri, Mısır, Dost Kitabevi Yayınları, 2006 Ankara.
[1] Nüfusunun büyük kısmı Kuzey Sudan, az bir kısmı ise Güney Mısır bölgesinde yaşayan bir halk.