Makaleler

2. Romanya Seyahati-Kuzey Dobruca

(26-28.06.2024)

İkinci Balkan Savaşı’nın ardından imzalanan Bükreş Antlaşması ile (1913) Romanya’ya katılan Kuzey Dobruca, Müslüman Türklerin yoğun yaşadığı, Karadeniz ile Tuna Nehri arasında kalan bir bölgedir. Bugün Romanya’da bulunan İslami eserlerin çoğu da buradadır. Dolayısıyla burası, kültür tarihimiz açısından oldukça önemlidir. Kuzey Dobruca’nın uzantısındaki Bulgaristan’a bağlı Güney Dobruca da kuzeyi gibi Müslüman Türklerin yoğun yaşadığı bir bölgedir. Dobruca’nın her iki kısmında da bugün dahi birçok yerin adı Türkçedir.

Buradaki Türklerin çoğunluğu Kırım Tatarı olup bir kısmı da Anadolu-Oğuz Türküdür. Kırım Tatarı bir akademisyenin bana söylediğine göre, Kırım Tatarlarının Türkiye’den başka bir de Romanya’da diasporası varmış.

Romanya’ya ikinci seyahatim -ilkinde olduğu gibi- sadece gezi amaçlı olmayıp aynı zamanda bir iş seyahatiydi.

26 Haziran sabahı Bükreş Havalimanı’nda araba kiraladık ve önce iş görüşmelerimizi yaptık.  Öğleden sonra da bu seferki gezi hedefimiz olan Dobruca’ya geçtik. Bu tarz gezilerde araç kiralamak oldukça iyi bir yöntem; navigasyon sayesinde istediğimiz yere rahatça ulaşabiliyoruz. Beraber seyahat ettiğim arkadaşım bu bölgeye daha önce gelmiş. Tabii o zamanlar yollar çok kötüymüş. Ama şimdi yollar çok güzel, hele Dobruca bölgesi, gerçekten çok keyifli; etraf büyük tarlalarla dolu ve dümdüz, az da olsa küçük tepecikler de var. Geçtiğimiz köy ve kasabalarda gördüğümüz cami ve minarelerse bu keyifli seyahate ayrı bir güzellik kattı.

Babadağı-Köstence arasındaki rüzgar türbinleri

Dobruca sahillerinde ilgimizi çeken bir başka şey de bazı yerlerdeki göllerin denizle arasında sadece bazen yol bazen de yol ile beraber 100-200 metrelik kara parçası olmasıydı. İstanbul’daki Büyükçekmece ve Küçükçekmece gölleri gibi fakat buradakiler çok daha uzun. Mesela Köstence’nin Mamaia bölgesi 8-10 km uzunluğunda.

Babadağ ile Köstence arasında (Fantanela-Cogealag) 6-12 km’lik alanda rüzgâr türbinleri bulunuyor. Benzerlerine İzmir-Alaçatı’da da rastlamıştım fakat İzmir’dekiler buradakilerle karşılaştırılacak düzeyde değil. Kilometrelerce uzanan rüzgâr tribünlerinin yanından geçerken gerçekten çok şaşırdık; git git bitmiyor. Meğer Romanya’nın bu bölgedeki rüzgâr enerji parkı, 600 MW ile şu anda Avrupa’nın en büyüğüymüş.

KÖSTENCE

Köstence ve Casino binası

Karadeniz kıyısında yer alan bu şehir, MÖ. 4. yüzyılın başlarında Tomis adıyla Yunanlılar tarafından kurulmuştur. Bugün şehrin en önemli caddelerinden birinin ismi de Tomis’tir. Roma hakimiyetinde iken MS. 4. yüzyılda halkının büyük çoğunluğu Hıristiyanlığı benimsemiş ve burada bir piskoposluk kurulmuş. Bu yüzyılda İmparator 2. Constantinus’un (337-361) yeniden inşa ettirdiği şehir ona izafeten Constantiana-Costanta olarak adlandırılmış.

Köstence Limanı

Osmanlılar 1419’da Constanta ile beraber Dobruca’nın büyük kısmını fethettiler. Osmanlı idaresiyle birlikte kayda değer bir Müslüman Türk iskânı gerçekleşti ve şehrin adı Köstence olarak değiştirildi. 17. yüzyılda Evliya Çelebi burada yüz elli ev, bir cami ve kırk-elli kadar da tahıl ambarı bulunduğunu yazmaktadır. Bu rakamlara göre Köstence Limanı’nın gittikçe önem kazandığı anlaşılmaktadır.

Köstence Romanya’nın ikinci büyük şehri, limanı ise Karadeniz’in en büyük limanı. Romanya’da çok uzun sahilleri olan ve denize girilebilecek tek tatil beldesi de denebilir.

Mamaia:

Mamaia

Ülkenin en popüler tatil yeri olan Mamaia, Köstence’ye yaz tatilini geçirmeye gelenler için biçilmiş kaftan. Köstence şehir merkezinin yakınındaki sahil beldesi Mamaia, Karadeniz ile Siutghiol Gölü arasında yaklaşık 8 kilometre uzunluğunda olup, yalnızca 300 metre genişliğindeki bir kara şeridi üzerinde yer alıyor. Gerçekten böylesi bir yer bulmak zor. Burada çok güzel yeni binalar yapılmış. Fakat haziranın sonunda olmamıza rağmen bu mevsime göre yollarda ciddi bir kalabalık da göremediğimizi ifade etmek isterim.

Bir sabah 08:30-09:00 arası gözlemlemek amacıyla bir halk plajına geldik. O gün hava biraz rüzgarlıydı ve denizde de az dalga vardı. Sabah saatine göre plajda epeyce insan vardı ama buradakilerin hepsi de orta yaş ve üstüydü. Romanya’dan Avrupa’ya çalışmak için özellikle de kalifiye insan göçü çok olmuş. Sabah saatlerinde plajda gördüğümüz manzaranın bununla bir ilgisi var mı bilmiyorum.

Publius Ovidius Meydanı:

Publius Ovidius Meydanı ve Heykeli

 Adını buraya sürgün olarak gönderilen ünlü Romalı Şair Puplius Ovidius’dan alan meydan, Köstence’nin eski bölgesinin merkezinde yer alıyor. Meydanda Ovidius heykeli de var. Köstence gezisine, gezilecek yerlerin yakınında bulunan bu meydandan başlanabilir. Meydana bakan Kral Camii görülecek yerlerin en başında geliyor. Ulusal Tarih ve Arkeoloji Müzesi ise hemen meydanda Ovidius heykelinin karşısındadır. 1910 yılında yapılan ve bugün Köstence’nin simgesi haline gelen sahildeki Casino binası da meydana beş-on dakikalık bir yürüme mesafesindedir.

Köstence’de gezerken tarihte Karadeniz sahil şehirlerinin aynı zamanda bir sürgün yeri olarak kullanıldığını hatırlıyoruz. Malum, Sinop hem antik dönemde hem de sonrasında hep bir sürgün yeri olarak kullanılmıştı. Meşhur Yunanlı filozof Diyojen Sinop’a sürgün edilenlerin en ünlülerindendi.  Cumhuriyetin ilk yıllarında

Türk edebiyatının ünlü romancısı, şairi ve yazarı Sabahattin Ali’de sürgün olarak Sinop cezaevine gönderilmişti.

Kral Camii:

 Romanya’nın ilk betonarme binası olma özelliği taşıyan Kral Camii, Sultan 2. Mahmut döneminde inşa ettirilmiş olan caminin temelleri üzerine Romanya Kralı 1. Carol tarafından 1910 yılında yaptırılmış. Aynı kral Bükreş’te de bir cami yaptırmıştı. Görkemli bir dinî yapı olan Kral Camii’nin içerisinde Sultan 2. Abdülhamid tarafından hediye edilen 144 metrekarelik tarihi halı da ziyaretçilerin ilgisini çekiyor.

Caminin minaresi ziyarete açık olduğundan minareye çıkma fırsatımız da oldu. Minareden eski şehrin tamamı görülebiliyor. Bir tarafta meşhur Ovidius Meydanı, diğer taraflarda ticari liman, yat limanı ve eski şehir manzaraları uzanıyordu. Minareden şehri seyretmek bize güzel bir sürpriz oldu. Cami ziyareti ücretli fakat bilet satan Tatar hanımefendi bizi görünce Müslümanlara serbest diyerek camiyi ücretsiz gezmemize izin verdi. Camiyi gezerken Türkiye’den gelen başka ziyaretçilerle de karşılaştık. Bunlar Türkiye’ye göç etmiş Kırım Tatarlarındanmış.

Kral Camii bazı açılardan bölgedeki diğer camilerden ayrılıyor: Bölgedeki diğer camiler ahşap tavanlı ve kubbesizken Kral Camii betonarme kubbeli. Ayrıca bu cami namaz vakitleri dışında da ziyarete açık.

Kral Camisindeki 2. Abdulhamit’in hediye ettiği halı

Hünkâr Camii:

Ovidius Meydanı’na çıkan meşhur Tomis Bulvarı üzerinde bulunan cami, 1869 yılında Sultan Abdülaziz döneminde yapılmış. Yapıldığı döneme atfen Aziziye Camii olarak da biliniyor. Aynı dönemde Tulça’da yapılan caminin ismi de Aziziye Camii. Kral Camii hariç, diğer camiler namaz vakitleri dışında kapalı. Bundan dolayı caminin içini göremedik. Gerçi bu cami de Dobruca’daki diğer Osmanlı camilerine çok benziyor. Caminin içindeki halının, Türkiye’nin eski cumhurbaşkanlarından Ahmet Necdet Sezer tarafından hediye edildiği söyleniyor.

BABADAĞI ve SARI SALTUK

Gazi Ali Paşa Camii ve Türbesi

Babadağı, küçük tepeciklerin olduğu şirin ve yeşil bir kasaba. Adını, Balkanlar’ın Müslümanlaştırılmasında büyük hizmetleri geçen ve burada türbesi bulunan Sarı Saltuk Baba’dan almıştır. 13. yüzyılın sonlarına doğru Sarı Saltuk Babadağı’nda öldüğüne göre, bu tarihler ve öncesinde Babadağı ve yöresinin Müslüman Türkler tarafından yurt edinildiği anlaşılır. Sarı Saltuk’un türbesi 14. yüzyılda Osmanlı padişahlarından Yıldırım Bayezid (ö.1403) tarafından yaptırıldığı rivayet ediliyor. 2. Bayezid (ö.1512) ise türbeyi tamir ettirmiş ve geniş araziler vakfetmek suretiyle bu kasabayı ihya etmiş. 

Babadağı’ndaki başka bir İslam eseriyse Gazi Ali Paşa Cami, türbesi ve imam evidir. 1610 yılında yapılmış olan eser, Sarı Saltuk Türbesi’nin çok yakınındadır. Namaz vakti dışında geldiğimiz için cami kapalıydı. Caminin hemen karşısındaki imam evine gittim, kapıyı çaldım ve imamdan camiyi açmasını rica ettim. Caminin Türkiye’den gelmiş olan imamı, sağ olsun camiyi açmakla kalmayıp bahçedeki incirden de toplayıp bize ikram etti. Malum İstanbul’da incir ağustos ayında olur, haziran sonu incir için erkendir. Çok küçük ve farklı bir cins olduğu hemen anlaşılan bu incirler olgunlaşmış, yenecek kıvama gelmişti. 

Sarı Saltuk (ö. 1297-98):

Gazi Ali Paşa Camisinin içi kısmı

 Kaynaklarda “mücahit-gazi, gazi-derviş, alp-eren” gibi sıfatlarla anılan Sarı Saltuk Anadolu ve Rumeli’nin Türkleşip İslamlaşmasında etkin rol oynamıştır. Hakkında kaleme alınmış müstakil eserlerin en önemlisi Cem Sultan’ın, onun menakıbını dinledikten sonra Ebu’l-Hayr-i Rûmî’ye yazdırdığı Saltuknâme’dir. 

 1481-1500’lü yıllarda kaleme alınan Hacı Bektaş Vilâyetnâmesi’ne[1]  ve aynı yıllarda yazılmış olan Vilâyetnâme-i Otman Baba adlı esere göre Sarı Saltuk, Hızır’ın himmetiyle Karadeniz’i seccadesiyle geçip Rumeli’ye gelmiştir. Ayrıca Battal Gazi’nin torunu olarak ortaya çıkan Sarı Saltuk zaman zaman bir şahin donuna girerek kerametler göstermiş, insan yiyen yedi başlı devi tahta kılıcıyla öldürmüştür. Kâfirlerin konuştuğu dilleri ve dinlerini iyi bildiğinden kendini gizleyen bir keşiş ve rahip olarak onların kilise ve saraylarını gezmiş, bazı yöneticilerini öldürmüş, bazılarını İslâm’a döndürmüştür. 

Sarı Saltuk Türbesi

Hem kendi adına yazılan vilayetname hem de yukarıda zikredilen vilayetnamelerde hakkında anlatılan efsanelerden dolayı Sarı Saltuk’un gerçek kişiliğinin tespiti zorlaşmıştır. Bununla beraber Anadolu ve Balkanlar’da kırka yakın makamının olması onun ne kadar sevildiği ve faaliyet alanının ne kadar geniş olduğunu gösterir. Sarı Saltuk hakkındaki diğer önemli bir husus da Anadolu’nun en çok sevilen dervişlerinden Yunus Emre’nin bir şiirinde ondan bahsetmesidir. Yunus bu şiirinde, nasip aldığı kişileri zikreder. İşte bu nasip zincirinin en tepesinde Sarı Saltuk vardır.

Yunus’a Tabduk’tan oldi hem Barak’tan Saltuğa,
Bu nasip çin cûş kıldı ben nice pinhan olam.

TULÇA

Dobruca’nın en kuzeyinde yer alan Tulça Ukrayna sınırına yakın olup, Tuna’nın delta alanına girerken ayrıldığı Hızırilyas (Sfantu Gheorghe) kolunun kıyısında bir liman şehridir. Ayrıca Romanya’nın başlıca balıkçılık merkezi olan bu şehir, balık depolama ve konserve tesisleriyle de meşhurdur. Osmanlı döneminde burada köle ticareti de yapılıyormuş. Bunun başlıca sebebiyse buranın Kırım’a hem de İstanbul’a yakın bir Tuna iskelesi olmasıymış.

Tulça

Tunça’nın en önemli özelliği Tuna kıyısında bir liman şehri olmasıdır. Avrupa’nın en uzun ikinci nehri olan Tuna, Almanya’da doğup Tulça’dan bir saatlik mesafede Karadeniz’e dökülür. Bizim buraya gelme sebebimiz, nehir üzerinde düzenlenen tekne turlarına katılmaktı. Bir buçuk saat süren tekne turumuz, Dobruca gezimizin en keyifli anlarından biriydi. Nehrin Hızırilyas kolundan deltasına girdik ve kuşların bulunduğu gölleşmiş bölgeleri dolaştık. Buralar adeta bir kuş cennetiydi. Deltanın dolaştığımız bölgesi tamamen ormanlık, ağaçlarsa su içinde…

Tuna Nehrinin Deltası

1863 yılında Sultan Abdülaziz döneminde yapılmış Aziziye Camii’ni de de ziyaret ettik. Bu caminin gördüğümüz diğer camilerden bir farkı yoktu. Burada da hem cami hem de bahçesi kilitliydi; bahçeye demirlerden atlayarak girdik.

Tulça’da gezerken dört büst gördük. Bunlar, Rus Şair, Ukraynalı Romancı, Bulgar ideolog ve Atatürk’e aitti. İlginç olan, burada bulunan büstlerden sadece Atatürk’ün siyasi bir lider diğerlerininse yazar ve düşünür olmasıydı. Rehbersiz dolaştığımız için neden bu şair ve yazarların büstünün buraya dikildiğini ise öğrenemedik.  

Tulça’da -Dobruca’nın diğer bölgelerinde olduğu gibi- ciddi bir Türk-Tatar azınlık nüfusu var. Hatta biz yemek yerken yanımıza bir dilenci geldi ve ayrılırken bize siz Türk müsünüz diye sordu. Aslında çarşıda pazarda birilerinin bizimle Türkçe konuşmasından hoşnut oluyorduk ama buradakini biraz garipsedik.

MANKALYA VE ESMA SULTAN CAMİ

Esma Sultan Cami

Kuzey Dobruca’nın Bulgaristan sınırına yakın küçük bir liman şehri olan Mankalya’yı bizim için önemli kılan şey, Romanya’nı en eski camisi olan Esma Sultan Camisi’nin burada olmasıdır. Dobruca bölgesinde her yerde cami var fakat hiç birisinin bahçesinde buradaki kadar çok Osmanlı mezarlığı yok. Akademisyen Lütfü Şeyban, burada bulunan 20 civarındaki mezar kitabesini çözümlemiş. Onun çalışmasına göre buradaki Mezar taşlarında kayıtlı isimler, Anadolu’da kullanılan isimlerle aynıdır: Ali, Ahmet, Osman, Emine… vb.

Esma Sultan, Osmanlı Padişahı 2. Selim’in kızı ve Sokullu Mehmet Paşa’nın eşidir. Kendisinin kurucusu olduğu vakıflar ve hizmetleriyle ilgili birçok arşiv belgesi mevcuttur. İşte 1575 yılında yapılan Romanya’nın bu en eski camisi de onun vakfiyelerinden biridir.

Dobruca gezimizin son günü -28 Haziran Cuma günü- 10-10.30 sularında buraya geldik. Şehrin ortasında yer alan caminin çok geniş bir bahçesi var. Tabii namaz vakti olmadığı için bahçe kapısı ve caminin giriş kapısı kapalıydı. Dışarıda bekleyen Tatar arkadaşlarla biraz sohbet ettik. Bahçe kapısının 11:00 gibi açılacağını söylediler ama açılmayınca biz de demir parmaklıklardan atlayarak bahçeye girdik. Caminin içerisine giremedik ama pencereden içini görebildik. Diğer camilerle aynıydı. Tek farkı caminin dış tarafındaki mahfilinde büyükçe masa ve etrafında sandalyeler vardı. Aslında vaktimiz olsaydı buradaki cemaatle beraber Cuma namazı kılmak iyi olurdu. Ama havalimanına yetişmemiz gerektiğinden bekleyemedik ve Dobruca seyahatimizi böylece noktalamış olduk.

-Kemal Karpat, Dobruca, TDV İslam Ansiklopedisi 9.cilt, 1994 İstanbul.

Bogdan Murgescu, Köstence,TDV İslam Ansiklopedisi 26.cilt, 2002 Ankara.

Machiel Kiel, Sarı Saltuk, TDV İslam Ansiklopedisi 36.cilt, 2009 İstanbul.

Mihai Maxim, Tulça, TDV İslam Ansiklopedisi 41.cilt, 2012 İstanbul.

M. Münir Aktepe, Babadağı, TDV İslam Ansiklopedisi 4.cilt, 1991 İstanbul.

https://www.cez.cz/en/energy-generation/wind-power-plant/cezs-wind-power-plants/fantanele-cegealac-wind-park

https://belleten.gov.tr/tam-metin-pdf/114/tur.

https://blog.obilet.com/kostencede-gezilecek-yerler/


[1] Vilayetname: Velilerin, şeyhlerin kerametlerini konu alan eserler.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu