Makaleler

Kadim İran’da Metafizik Yolculuk

Kadim İran’da Metafizik Yolculuk- Miraç

Sasani Devleti’nin kurucusu Erdeşir-i Babekan (hük. 226-241) döneminde yaşadığı kabul edilen ve Mecusi (Zerdüşti-Mazdeis) geleneklerinin büyük “mobedi[1]; azizi-evliyası Ardaviraf’ın, metafizik aleme ruhen veya rüyada gerçekleştirdiği iddia edilen yolculuğu, Kadim İran’dan kalan ve sonraki edebiyatları da etkileyen önemli bir miraç tecrübesidir. inanışa göre bu yolculukta Ardaviraf, iki meleğin eşliğinde yedi gün yedi gece, cennet, cehennem ve arafı ziyaret etmiştir. Son olarak da Arş-ı Ala’da “Ahura Mazda[2]nın huzuruna kabul edilmiş ve görüşüp (bu görüşmeden dolayı Ardaviraf’ı peygamber olarak kabul edenler de var) yedinci gün dünyaya geri dönmüşür.

Bu yolculuğun amacı, Büyük İskender’in İran’a saldırmasından sonra Avesta ve zendi yakılır. Bundan dolayı, Mecusilikte baş gösteren zayıflamayı önlemek ve dinin aslı şeklini kaybolmaktan kurtarmak amacıyla din adamlarının önderliğinde yapılan toplantılar sonucu, içlerinden seçilecek en saf ve günahsız veya en az günahkâr birisi, metafizik aleme giderek, dini değerleri yeniden canlandıracak mesajlar getirmesi istenmiştir. Bunun üzerine çok önemli yedi mobed-aziz seçilmiş, onlar da kendi aralarında uzlaşarak Ardaviraf’ta karar kılmış. Ardaviraf da metafizik aleme giderek miracını tamamlamış ve gerçek bilgilerle geri dönmüştür. Bu bilgiler Ardaviraf’ın anlatımıyla “Pehlevi[3] dilinde yazıya aktarılıp “Ardavirafname” adlı eser ortaya çıkmıştır. Ardavirafname bu amaca binaen, insanlara metafizik alemdeki; cennet, araf ve cehennemde verilen ödül ve cezalar hakkındaki malumatları; heyecan ve etkileyici tasvirler yoluyla aktarmaktadır.

Farklı inanışlara göre cehennem üzerinde kurulmuş köprü Sırat, kadim İran’da “ayıran” manasında “Çinvad” diye bilinir. Bu köprü İslam sonrası Fars kültüründe” sırat” adıyla anılmıştır.

Ardaviraf ve kılavuzların ilk durakları Çinvad köprüsüdür. Orada iyiler ve kötüler birbirinden ayrılır. Herkes dünyada kendisi için hazırladığı ve yürüdüğü yoldan gider. İyiler oradan rahatlıkla geçer ve cennete girer. Günahkârlar ise buradan geçemez ve cehenneme düşer. Burada anlatılan Çinvad köprüsü, geleneğe göre, “Elburz[4] dağlarından başlar ve “İranvıc”[5] de yer alan Daiti dağına kadar uzanır.

İyilerin ruhları, yaptıkları iyi ve kötü şeyler tartıldıktan sonra, güzel kokular sürünmüş, asla benzeri görülmemiş genç kızlar kılavuzluğunda ayrılır. Bu kızların ruhları karşısında iyilerin ruhları şaşkına döner. Bütün bu güzellikler dünyada yaptıklarının bu alemdeki tezahürleri olarak karşılarına çıkar.

Ardaviraf ve beraberindekiler rahat geçebilmeleri için Çinvad köprüsü on mızrak boyu genişler. Kutsallar da Ardaviraf için dua ederler.

Ardaviraf ve kılavuzları daha sonra arafı gezerler. Ayakta durmakta olan insanların ruhlarını görürler. Bunlar, sevap ve günahlarının birbirine denk olan ruhlardır ve kıyamet gününe kadar ayakta bekleyeceklerdir.

Araf’ın ardından yolcular, Yıldız Ülkesini gezer, ardından Ay Ülkesine, kutsalların büyük divanına ulaşıp onları görür. Daha sonra Güneş Ülkesine geçerler. En yüce ruhların makamlarıdır orası. Orada kutsalların, altından yapılmış tahtlarını görülür. Kılavuzlar, buradaki ruhların, dünyada adaletle iş yapmış yöneticilerin ruhları olduğunu söyler.

Sonra Behmen[6] elinden tutarak kutsal ölümsüzler, Zerdüşt ve Goştasp[7] ve diğer din önderlerinin makamlarını ve cennetin değişik yerlerini gezerler.

Ardaviraf bu yolculuğu sırasında bazı saliha kadınların ruhlarını görür. Altından, gümüşten ve türlü türlü mücevherlerden takılarla süslenmişlerdir.  Bunlar, dünya hayatında suyu ve ateşi hoşnut eden, toprağı, bitkileri, sığırları, koyunları ve dünyada Ahura Mazda’nın yaratmış olduğu bütün yaratıkları hoşnut eden iyi kadınların ruhlarıdır.

Yolcular, ordu mensuplarının ruhlarını görürler. Huzurlu ve mutludurlar.  Çiftçilerin ruhlarını görürler. Görkemli makamları vardır.  Giydikleri elbiselerle yıldızlar gibi parlamaktadırlar. Dünyada hükümdarlara ve kumandanlara hizmet eden sanatkarların ruhlarını rahat ve ferah makamlarında görürler.

Çobanların ruhlarını görürler. Hayvanları besleyip korudukları için ulaştıkları makamları gezerler. İnsanlara ürünler, giysiler ve yiyecekle çok büyük yarar sağlayanların ruhlarını aydınlık içinde görürler.

Çok güzel tahtlar üzerinde yöneticiler ve “dikhanların[8] ruhları oturmaktadır. Onlar insanların yararına çok sayıda su kanalları ve çeşmeler açarak, ziraat işlerinde yardımcı olup, daha çok ürün almalarını sağlamıştır.

Öğretmenleri, araştırmacıları, alimleri, duyarlı ve yardımsever insanları ve muttakileri mutluluk ve aydınlık içinde, kutsal makamlarında görürler.

Cennete ait tüm makamlar gezildikten sonra sıra cehenneme gelir. Kılavuzlar Ardaviraf’ı zor geçit veren cehennem gibi karanlık bir ırmağın kıyısına getirirler. Bu ırmağın, ölülerin arkasından ağlayarak dökülen göz yaşlarından oluştuğunu, bu ırmağı geçemeyenlerin o ağlayan kişiler olduğunu söylerler.

Bundan sonra farklı günah işlemiş insanların ruhlarının her biri, işlediklerinin karşılığı; yırtıcı canavarlara yem olma, leş yeme, derilerinin kokuşması, bedenlerinin küçük parçalara ayrılması, kül yeme, baş aşağı asılma, yırtıcı hayvanlar tarafından ısırılma ve sokulma, kaldıramayacakları yükler altında ezilme, şiddetli soğuk ve sıcağa maruz kalma, kötü koku ve ateşin dehşeti gibi şiddetli cezaları, ayrıntı ve nedenleriyle açıklar.

Araf, cennet ve cehennem gezildikten sonra kılavuzlar misafirlerini ebedi aydınlıklar diyarına, Ahura Mazda ve diğer kutsal ölümsüz ruhların bulunduğu konseye getirirler. Ardaviraf, Ahura Mazda’yı yoğun bir nur şeklinde görür. Ahura Mazda ona bazı emirler ve tavsiyelerde bulunur. Yolcular seyahati tamamladıktan sonra da dünyaya geri dönerler. Bu yolculuk sırasında insanlığın ilk atası Keyumers (bizdeki Âdem Peygamber’in karşılığı) ile de karşılaşır.

Ardavirâfnâme, 101 bölümden oluşur. 1-3. bölümler Ardavirâf’ın sefer hazırlıklarını, 4-15. bölümler Ardavirâf’ın seyahat süresince gözlemleri, cennet ve berzah (kabir alemi) tasvirlerini, 16-101. bölümler cehennem ve günahkarların tasvirlerini anlatmaktadır.

Ardaviraf’ın ruhen veya rüya aleminde gerçekleştirdiğini iddia ettiği bu kutsal yolculuğun ardından anlattıkları, birtakım farklılıklarla beraber, Peygamberimize atfedilen miraç yolculuğu ile benzerlikler gösterir. Miraca veya orada anlatılan detaylara itiraz eden bazı Müslüman ilahiyatçılar, genellikle delil olaraktan Ardavirafname’yi göstererek bu bilgilerin çoğunluğunun oradan alındığını, az bir kısmının da “İsrailiyat”a ait olduğunu söylerler.

Miraç ve Mecusilik ile ilgili konuşmalarda bazı konuşmacılar Zerdüşt’ün de Miraca çıkışının Gatalar’da yazıldığını anlatıyorlar. Sanırım bu Ardavirafname ile karıştırılıyor. Gatalar’da öyle bir bölüm yok. İran’daki Zerdüştlerin de böyle bir bilgisi yok.

Ardavirafname, yazıldığı dönemde kaleme alınmış eserler arasında muhteva itibariyle tektir. Dünya edebiyatı açısından dikkat çeken önemli özelliği, farklı coğrafyalarda kaleme alınmış benzer eserler üzerinde doğrudan veya dolaylı tesiridir. Bunlar arasında, Ebu’l- Ala el- Maarri’nin (ö. 1057) Risaletü’l-ğufran, Senai-yi Gaznevi’nin (ö. 1130) Seyrü’l-İbad ile’l-mead, Dante Alighieri’nin (ö.1321) “İlahi Komedya” adlı eserleri yer almaktadır. (Prof. Dr. Nimet Yıldırım, İran Kültürü).

Bugünkü İran’da normal vatandaşların pek malumatları yok Ardavirafname’den. Şah döneminde eğitim alanlar da buna dahil. Sadece orada yaşayan Zerdüştler (biz yazılarımızda daha genel bir adlandırma olduğu için Mecusi ismini kullandık. İran’da yaşayanlar Zerdüştler, Hindistan da yaşayanlarda Parsiler olarak biliniyor) Ardavirafname’den haberdarlar.

01. 2018. İstanbul

Nazmi Emin

Kaynakça;

-Mehmet Alıcı, Kadim İran’da Din, Ayışığı Kitapları, İstanbul 2012.

-Prof. Dr. Nimet Yıldırım, İran Kültürü, Pinhan Yayıncılık, İstanbul 2016.

-Prof. Dr. İsrafil Balcı, İsra ve Miraç olayı, Hilal TV, 07.05.2016.

-Prof. Dr. Nimet Yıldırım, Ardaviraf ve Ardavirafname, Doğu Araştırmaları Dergisi, Sayı:1, İstanbul 2008.

-Prof. Dr. Mikail Bayram, Zerdüşt ve Avestası, Süleymaniye vakfı- Fıtrat TV.

[1] Mobed; Mecusi geleneğindeki önemli din adamlarına verilen isim.

[2] Ahura Mazda; Mecusilikte veya Zerdüştlükteki mutlak yaratıcı. Bundan dolayı bu dine, Mazdiyesna İnanırları veya Mazdeizm da denir.

[3] Pehlevice; Ahamenişler’in (ilk kurulan Pers imparatorluğu) kullandığı eski Farsçanın bir diyalektiği olup etimolojik olarak Eski Farsça “Parthava”dan gelmektedir. Partlı anlamına gelen bu kelime Kuzeydoğu İran Lehçelerinden biri olduğu kabul edilmektedir. Daha sonra kademeli olarak fonetik değişime uğrayarak Pehlevi haline gelen dil, özellikle Sasani döneminde oluşan metinlere verilen bir ad olmuştur. Bu dil Müslümanların İran’ı fethinden sonra sadece Mobedler tarafından bilinmektedir.

[4] Elburuz Dağları; İran’ın kuzeyinde yer alıp kuzeybatıda Azerbaycan sınırından başlayıp Hazar Denizi’nin güney kıyısı boyunca ilerleyip doğuda Türkmenistan ve Afganistan sınırlarında sonlanır.

[5] İranvic; Avesta’da geçtiği sanılan mitolojik yer- geleneğe göre bugünkü İran Azerbaycan’ı veya Urumiye gölü civarı.

[6] Behmen; kutsal ölümsüzlerden olan ruhani varlık- muhtemelen bizdeki büyük meleklere tekabül eder.

[7] Goştasp; Geleneğe göre, Harezm veya Belh civarında yaşamış bölgenin hükümdarı. Zerdüşt’e inanıp dinini yaydığından Avesta ’dada isimi geçer.

[8] Dikhan; Köy yöneticileri- küçük çiftlik sahipleri.

2 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu